Cumhuriyet Nasıl Kuruldu ?
Cumhuriyet böyle kuruldu


‘Hariciye Vekili İsmet Paşa, 9 Ekim 1923 tarihli bir maddelik kanun tasarısını Meclis'e teklif etti. Altında daha 14 kadar kişinin imzası olan bu kanun teklifi, 13 Ekim 1923 tarihinde uzun görüşmelerden sonra çok büyük bir çoğunlukla kabul edildi. Kanun maddesi şudur: ‘‘Türkiye Devleti'nin başkenti Ankara şehridir.’’


‘Bir yemek esnasında ‘Yarın cumhuriyet ilan edeceğiz’ dedim. Orada bulunan arkadaşlar, derhal fikrime katıldılar. Yemeği bıraktık. O dakikadan itibaren nasıl hareket edileceği hakkında kısa bir program yaptım ve arkadaşları vazifelendirdim. Yaptığım programın ve verdiğim talimatın uygulanışını göreceksiniz.’’



Atatürk anlatıyor


Lozan Antlaşması'nın eklerinden olan, işgal altındaki topraklarımız boşaltılması ile ilgili protokol uygulandıktan sonra, yabancı işgalinden tamamen kurtulan Türkiye'nin fiili toprak bütünlüğü sağlanmıştır.
Artık yeni Türkiye Devleti'nin başkentini kanunla kurmak icap ediyordu. Bütün düşünceler yeni Türkiye'nin başkentinin Anadolu'da veya Ankara şehri olarak seçilmesi gerektiği merkezindeydi.
Bu noktada, coğrafi durum ve askeri strateji kesin önem taşıyordu. Devletin başkentini bir an önce tesbit ederek memleklet içinde ve dışındaki tereddütlere son vermek zarureti vardı. Gerçekten, bilindiği gibi başkentin İstanbul olarak kalacağı veya Ankara olacağı meselesi üzerinde öteden beri basında demeçlere ve münakaşalara raslanıyordu.
ÖNCE BAŞKENT SEÇİLDİ: ANKARA
Bu arada İstanbul'un yeni mebuslarından bazıları, Refet Paşa başta olmak üzere İstanbul'un başkent kalması lüzumunu bazı misallere dayanarak ispat etmeye çalışıyorlardı.
Ankara'nın gerek iklim, ulaştırma araçları ve gelişme kaabiliyet ve istidatı ve gerekse mevcut tesisler ve kuruluşlar bakımından hiç de uygun elverişli olmadığını söylüyorlar ve ‘‘İstanbul'un başkent (Payitaht) olması lazımdır ve mutlaka olacaktır’’ diyorlardı.
Bu ifadeye dikkat olunursa, bizim ‘‘Başkent’’ tabirinden kastettiğimiz mana ile bu ifadelerde ‘‘Payitaht’’ tabirini kullananların görüşleri arasında bir fark görmemek mümkün değildir. Bundan dolayı, bu hususta zaten kesinleşmiş olan görüşümüzü resmi ve kanuni yoldan kabul ve ilan ettirerek (Payitaht) tâbirinin de yeni Türkiye
Devleti'nde kullanılmasının manası ve yeri kalmadığını göstermek lazım geldi.
Hariciye Vekili İsmet Paşa, 9 Ekim 1923 tarihli bir maddelik bir kanun tasarısını Melis'e teklif etti. Altında daha 14 kadar kişinin imzası olan bu kanun teklifi, 13 Ekim 1923 tarihinde uzun görüşmeler ve münakaşalardan sonra çok büyük bir çoğunlukla kabul edildi. Kanun maddesi şudur: ‘‘Türkiye Devleti'nin başkenti Ankara şehridir.’’


YARIN CUMHURİYET İLAN EDECEĞİZ
Bir yemek esnasında ‘‘Yarın cumhuriyet ilan edeceğiz’’ dedim. Orada bulunan arkadaşlar, derhal fikrime katıldılar. Yemeği bıraktık. O dakikadan itibaren nasıl hareket edileceği hakkında kısa bir program yaptım ve arkadaşları vazifelendirdim. Yaptığım programın ve verdiğim talimlatın uygulanışını göreceksiniz.!

Cumhuriyet ilanına karar vermek için, Ankara'da bulunan bütün arkadaşlarımı çağırmaya ve onlarla görüşmeye ve münakaşaya asla lüzum ve ihtiyaç görmedim. Çünkü onların aslında ve tabii olarak benimle bu hususta aynı düşüncede olduklarından şüphe etmiyordum. Halbuki o sırada Ankara'da bulunmayan bazı kimseler yetkileri olmadığı halde, kendilerine haber verilmeden, fikir ve rızaları alınmadan Cumhuriyetin ilan edilmiş olmasını bize gücenme ve bizden ayrılma vesilesi saydılar. O gece birlikte bulunduğumuz arkadaşlar erkenden benden ayrıldılar. Yalnız İsmet Paşa Çankaya'da misafirdi. Onunla yalnız kaldıktan sonra bir kanun tasarısı hazırladık. Bu tasarıda 20 Ocak 1921 tarihli Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nun devlet şeklini tesbit eden maddelerini şu şekilde değiştirmiştim: Birinci maddenin sonuna ‘‘Türkiye Devleti, Büyük millit Meclisi tarafından idare olunur. Meclis, Hürümetin ayrıldığı idare kollarını icra vekilleri(bakanlar) vasıtasıyla yönetir.


GÜÇLÜĞÜN GİDERİLME ZAMANI GELMİŞTİR


Öğleden sonra saat birbuçukta Parti Genel Kurulu yeniden Fethi Bey'in başkanlığında toplandı. İlk söz bendeydi. Kürsuye çıktım ve şu konuşmayı yaptım:

‘Muhterem arkadaşlar, uğraştığımız meselenin çözümünde karşılaşılan güçlüğün sebebi bütün arkadaşlarca anlaşılmıştır kanaatindeyim. Eksiklik yanlışlık, takip etmekte olduğumuz usul ve şekildedir. Gerçeği şu ki, yürürlükteki Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'muza göre bir hükümet kurmaya teşebbüs ettiğimiz zaman bütün arkadaşların her biri tek tek vekilleri ve Vekiller Heyeti'ni seçmek zorunda kalıyor. Hepimizin birden Vekiller Heyeti'ni seçmek zorunda kalmamızda görülen güçlüğün giderilmesi zamanı gelmiştir. Geçen dönemde de aynı şekilde güçlükle karşılaşılıyordu.

Görülüyor ki bu usul bazan birçok karışılıklara sebep oluyor. Yüksek heyetiniz bu güçlüğün giderilmesiyle beni görevlendirdiniz. Ben de bu arz ettiğim görüşten hareket
ederek düşündüğüm şekili tesbit ettim. Onu teklif edeceğim. Teklifim kabul edilirse kuvvetli ve kendi içinde anlaşmış bir hükümet kurmak mümlkün olacaktır. Devletimizin şeklini ve mahiyeti tesbit eden ve hepimiz için gaye olan Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'muzun bazı noktalarını açıklığa kavuşturmak lazımdır. Teklif şudur dedikten sonra bilinen tasarıyı okutmak üzere katip beylerden birine uzatarak kürsüden ayrıldıldım.

Abdullah Azmi Efendi'nin ‘‘Meselenin önemi meydandadır. Görüşme devam etsin’’ diye yükselen itirazına rağmen görüşmenin yeterliği kabul olundu. Ondan sonra taklifin bütünü ve arkasından maddeleri birer birer okunarak görüşüldü ve kabul edildi.


Parti grubu toplantısına son verildi ve hemen Meclis toplantısı açıldı. Saat öğleden sonra altı idi. Kanun teklifi Kanun-i Esasi Encümeni (Anayasa Komisyonu) tarafından usulüne göre incelenerek tutanağı hazırlanırken, Meclis diğer bazı meselelerle meşgul oldu. Nihayet Başkanlık kürsüsünde bulunan Başkan Vekili İsmet Bey Meclis'e şu bilgiyi verdi:

YAŞASIN CUMHURİYET SESLERİYLE


‘‘Kanun-i Esasi Encümeni, Teşkil-ı Esasiye Kanunu'nda değişiklikler yapılması hakkındaki tasarının öncelikle ve derhal görüşülmesini teklif ediyor. ‘‘Kabul!’’ sesleri üzerine tutanak okundu. Teklif olunduğu üzere görüşüldü. Nihayet kanun birçok konuşmacıların ‘‘Yaşasın Cumhuriyet!’’ sesleriyle alkışlanan konuşmalarıyla kabul edildi.


Ondan sonra, cumhurbaşkanı seçimi için mecliste oylamaya geçildi. Toplanan oyların neticesini başkanlık kürsüsünda bulunan İsmet Bey Genel Kurul’a şu şekilde bildirdi:


‘Türkiye cumhurbaşkanlığı için yapılan oylamaya, yüzellisekiz kişi katılmış ve yüzellisekiz üye oy birliğiyle Ankara mebusu Mustafa Kemal Paşa hazretlerini cumhurbaşkanı seçmişlerdir.’’

Yorum Gönder

0 Yorumlar