ANLATMAYA BAĞLI EDEBİ METİNLERİN ÖZELLİKLERİ
1. Olay çevresinde gelişir.
2. Yapı unsurları vardır(olay,
kişi, zaman, yer).
3. Yazar eserini oluştururken
ilahi, kahraman gözlemci bakış açısını kullanır.
4. Betimleme, öyküleme vb.
anlatım türleri kullanılır.
5. Masal, destan, halk
hikâyesi, anonim, sözlü gelenek ürünü, mesnevi, hikâye, roman türleri ise
yazarı belli eserlerdir.
6. Kişileri başkahraman ve
tali karakter ve tip olarak gruplandırılabilir.
7. Dilin şiirsel işlevi
kullanılır. Metinler içinde dilin diğer işlevleri de vardır.
8. Giriş, gelişme, sonuç
bölümleri vardır.
9. Metnin özelliğine göre
üslubu da değişir.
FABLIN ÖZELLİKLERİ:
1. İnsanlar arasında cereyan
eden olayları hayvanlar bitkiler ya da cansız varlıklar arasında geçiyormuş
gibi göstererek bu yolla insanlara ahlak ve ibret dersi vermek örnek göstermek
ya da bir düşünceye güç kazandırmak isteyen edebi türdür.
2. Öğretici niteliklidir.
3. Teşhis ve intak sanatları üzerine kurulmuştur.
4. Dünya edebiyatında ilk ve önemli fabllar Hint yazarı Beydeba’ya aittir. Beydeba'nın fablları Kelile ve Dimne adlı bir eserde toplanmıştır. Ezop ve La fontaine’nin fablları vardır.
5. Türkçedeki ilk örneği Şeyhi’nin Harname'sidir.
6. Fabllar manzum(şiir) veya nesir(düz yazı) biçiminde yazılabilirler.
3. Teşhis ve intak sanatları üzerine kurulmuştur.
4. Dünya edebiyatında ilk ve önemli fabllar Hint yazarı Beydeba’ya aittir. Beydeba'nın fablları Kelile ve Dimne adlı bir eserde toplanmıştır. Ezop ve La fontaine’nin fablları vardır.
5. Türkçedeki ilk örneği Şeyhi’nin Harname'sidir.
6. Fabllar manzum(şiir) veya nesir(düz yazı) biçiminde yazılabilirler.
7. Manzum ve sonra mensur
olarak söylenip yazılmıştır.
8. Kulaktan kulağa yayılarak
sözlü anlatım döneminin edebiyat ürünleri olarak insanlık tarihinde yerini
almış ve basit, kolay, ahlak ilkelerini öğretme işlevini yüklenmişlerdir.
9.
Dil şiirsel işlevde kullanılır
10.
Yapı unsurları (Olay, kişi, zaman, yer) vardır.
MASALIN ÖZELLİKLERİ:
1. Tekerlemeyle başlar.
2.
Olay kişi mekân, zaman olağanüstüdür. Yer ve zaman belirsizdir. Masallarda yer
kavramı sembolik bir biçimde yer alır. Genellikle uzak mekânlarda geçer.
Bahsedilen yer isimlerinin çoğu hayalidir. Ne zaman, hangi yerde bulundukları
asla bilinmez.
3. Kişiler ya çok iyi ya da
çok kötüdür.
4. a. Anonim, b. nesir, c. olaya ve anlatmaya dayalı, ç. sanatsal, d. dilin şiirsel işlevde kullanıldığı, e. kahramanların tip olduğu, f. ilahi bakış açısının kullanıldığı, g. sözlü gelenek ürünü olan ğ. kurmaca metinlerdir.
5. Halk düşüncesinin, halk kültürünün ortak ürünüdür.
4. a. Anonim, b. nesir, c. olaya ve anlatmaya dayalı, ç. sanatsal, d. dilin şiirsel işlevde kullanıldığı, e. kahramanların tip olduğu, f. ilahi bakış açısının kullanıldığı, g. sözlü gelenek ürünü olan ğ. kurmaca metinlerdir.
5. Halk düşüncesinin, halk kültürünün ortak ürünüdür.
6. Masallar eğlendirici ve
eğiticidir.
7. Açık bir anlatımın tüm
özellikleri bulunur. (Duruluk, yalınlık, açıklık…)
8. Döşeme, olay, dilek
bölümlerinden oluşur.
9. Öğrenilen geçmiş zaman
veya geniş zaman kullanılır.
10. Her masaldan bir öğüt, bir
ders çıkarılabilir.
11. Masallarda olağanüstü varlıklar (cin, peri, melek) bulunabilir.
12. Masallar hep bir dilek ve mutlu sonla biter. Her zaman iyiler kazanır.
13. Niteliği ne olursa olsun her şeyiyle hayal ürünüdürler.
14. Kişileştirme, intak, mübalağa sanatları kullanılır.
11. Masallarda olağanüstü varlıklar (cin, peri, melek) bulunabilir.
12. Masallar hep bir dilek ve mutlu sonla biter. Her zaman iyiler kazanır.
13. Niteliği ne olursa olsun her şeyiyle hayal ürünüdürler.
14. Kişileştirme, intak, mübalağa sanatları kullanılır.
15. Kahramanları tiptir.
16. İlahi bakış açısı vardır.
17. Dini ve ulusal öğeler
yoktur.
18. 3, 7, 9, 40 vb
rakamlar vardır (Genellikle Türk masallarında.)
19.
Yapı unsurları (Olay, kişi, zaman, yer) vardır.
Masal-Fabl Karşılaştırması:
Masal-Fabl Karşılaştırması:
1. İkisi de olağanüstülük
içerir.
2. İkisinde de kişileştirme
ve intak sanatı vardır.
3. Masal tekerlemelerle
başlar. Fablda böyle bir durum söz konusu değildir.
4. İkisi de öğretici,
sanatsal, kurmaca, ilahi bakış açısının hâkim olduğu, kahramanları tip olan,
olaya ve anlatmaya dayalı metinlerdir.
5. Fabllarda genellikle
hayvanlar kahramandır. Masallarda ise devler, cinler, periler vardır.
6. Masal anonimdir, fabl ise
anonim değildir.
7. İkisinde de yer ve zaman
belirsizdir.
8. Masallar her zaman mutlu
sonla biter. Fabllarda böyle bir kaygı yoktur.
9.
Yapı unsurları (Olay, kişi, zaman, yer) vardır.
Türk Masalları
derleyicileri:
Naki Tezel, Pertev Naili Boratav, ziya Gökalp, Tahir Alangu Eflatun Cem Güney.
Türk Masalları: Keloğlan Masalları
Dünya Masalları: Grimm Kardeşlerin
masalları (Alman), Andersen masalları (Danimarka)
Fabl: La Fontaine , Beydaba (Kelile
ve Dinme)
DESTANIN ÖZELLİKLERİ:
1. Kişiler olağanüstü
özellikler taşır.
2. Oluşum yayılma, derleme
gibi üç safhası vardır. Ancak bu safhalar yapma destanlarda görülmez.
3. Dini ve milli öğelerde
vardır.
5. Ulusu derinden etkileyen olaylar ve hayatta karşılaşılan ve anlaşılamayan şeyleri yorumlamak amacıyla oluşturulan mitler sonucunda ortaya çıkmıştır.
6. Çevre belli belirsizdir.
7. Yiğitlik ve yurt sevgisi
ön plandadır.
8. Abartmalara, sıfatlara, benzetmeler
yer verilir. Anlatımı süslüdür.
9. İlk başta manzum (Türk
destanlarında hece ölçüsü kullanılmıştır.) sonra manzum mensur karışık
yazılmıştır.
10. Destanlar ozan denilen
yetenekli kişilerce söylenir.
11. Olağan ve olağanüstü
olaylar yan yanadır.
12.
Yapı unsurları (Olay, kişi, zaman, yer) vardır.
Masal-Destan
karşılaştırılması:
1. Masal konuları çeşitli olmasına rağmen destan
konularında kahramanlığa fazla yer verilir. Genellikle milletlerin geçmişindeki
önemli olaylar ve büyük kahramanlar etrafında destanlar oluşur.
2. Destanlarda, masal kahramanı olarak bilinen
perilerin yaşayışına benzer bir hayat süren destan kahramanları vardır.
Kahramanlara olağanüstülükler verilmiştir. Oğuz Destanı’nda Oğuz’un evlendiği kızlar
gibi. Ancak masal kahramanlarının hayali olmasına karşılık destan
kahramanlarını biz tarih sayfalarında bulabiliriz. Oğuz Kağan gibi.
3. Destanlar masallara göre yapı unsurları (olay,
kişi, mekân) bakımından daha gerçekçidir.
4. Her ikisi de anonimdir.
5. Masallar her zaman düzyazı şeklindedir. Destanlar
ilk başlarda manzumdur.
6. İkisinde de kahramanlara olağanüstülük
yüklenmiştir.
7. Destanlarda ulusları etkilene olaylar oncunda
çıkmıştır. Masallarda böyle bir durum yoktur.
8. Masallarda dini ve milli unsur yoktur. Ancak
destanlarda vardır. Destanlar milletlere aittir. Masalların milleti yoktur.
9. Masallarda tekerleme vardır.
10. Destanlar ozan denilen yetenekli kişiler söyler.
Masallarda masal anlatıcıları vardır.
11. Her ikisi de ilahi bakış açısıyla yazılmış,
kurmaca, olaya dayalı edebi (sanatsal) metinlerdir.
12.
Dil şiirsel işlevde kullanılır.
13.
Destanlar ezgiyle söylenir. Masallar ezgiyle söylenmez.
14.
Yapı unsurları (Olay, kişi, zaman, yer) vardır.
15.
Her ikisi de sözlü gelenekten gelmiştir.
16.
Masallar tekerlemelerle başlar.
17.
Destanlardaki oluşum aşamalarını maslarda göremeyiz.
18.
Destanlarda milli ve dini unsurları görebiliriz ancak destanlarda bu unsurları
göremeyiz.
19. Masallarda amaç bir ders vermektir. Destanlardaki amaç ise bir
milletin geçmişini anlatmaktır.
HALK
HİKÂYELERİNİN ÖZELLİKLERİ
1. Halkın ortak duygularını
yansıtan, anlatma yoluyla kuşaktan kuşağa aktarılan hikâyelerdir. Öykü türünün
eski biçimleri olan bu ürünler halkın içinde ve halk diliyle oluşmuştur.
2. Halk hikâyeleri, destan
ile günümüz modern hikâye arasından bir köprü görevi üstlenmiştir.
3. XV. yüzyılda itibaren
destanların yerlerini tutmaya başlayan ve günümüzde de özellikle Doğu
Anadolu'da yaşamaya devam eden halk hikâyeleri âşık dediğimiz anlatıcılar
tarafından günümüze kadar getirilmiştir.
4. Halk hikâyeciliği geleneği
destanlarla başlayıp, Dede Korkut Hikâyeleri, Battalname, Danışmentname,
Gazavatname, Hamzaname, Saltukname ile devam eden anlatma geleneğinin XV ile
XX. yüzyıl arasındaki sözlü edebiyatın aşamalarından biridir.
5. Halk hikâyeleri beli bir
olay üzerine kurulan bir çeşit öykü gibidir. Dolayısıyla, kahramanlarıyla
gerçek yaşamdaki insanlar arasında benzer özellikler vardır. Hikâyelerdeki olay
ve kişiler, oluştukları dönemin sosyal yapısını, kültürel özelliklerini, duyuş
ve düşünüşünü kısacası zihniyetini yansıtan birer araçtır.
6. Oluşma şekillerine
bakıldığında halk hikâyeleri ile destanlar arasından benzerlikler görülür, ilk
olarak hikâyeye konu olan bir olay gerçekleşir. Sonra bu olay sözlü gelenek
içinde kuşaktan kuşağa aktarılır. Bu aktarmalarda, hikâyeyi anlatanlar bazı
bölümlerine türküleri de dâhil eder, böylece anlatıma müzik de eşlik eder. Daha
sonra âşıklar (saz şairleri, halk şairleri) bu hikâyeleri belli bir sıraya göre
yeniden düzenleyerek halka açık yerlerde, saz eşliğinde anlatırlar. Böylece son
şeklini alan halk hikâyeleri, sonradan yazıya geçirilerek unutulmaktan
kurtarılmış olur.
7. Âşıklar bu hikâyeleri
anlatırken, kendi yorumlarını, hayal güçlerini ve üsluplarını katarak hikâyeyi
zenginleştirirler. Bu yüzden aynı hikâyenin farklı yörelerde, farklı biçimleriyle
karşılaşmak mümkündür.
8. Hikâyelerde "aldı sazı
eline", "aldı Kerem" "bakalım ne dedi", "deyüp
kesti" gibi kalıplaşmış sözler bulunur.
9. Halk
hikâyelerinde mekân unsuru, destan ve masallardakine göre daha belirgin, ancak
modern hikâye ve romandakine göre daha yüzeyseldir. Genellikle kent, ülke adları
veya fizikî mekân adları (kale, saray, bahçe, dağ köşk gibi) verilir, fakat
bunlarda da ayrıntılı ve gerçekçi bir betimleme görülmez.
10. Hikâyelerde geçen
olayların gerçekleştiği genel zaman dilimi çoğunlukla belirsizdir. Bazı
hikâyelerde "çok eski zaman, bir zaman vaktin birinde, bir gün, gel zaman
git zaman" gibi belirsiz anları ifade eden kalıplaşmış sözler yer alır.
Bu, dinleyiciye hayal zenginliği kazandırır. Bunun yanında "yedi gün, yedi
ay, yetmiş yıl, kırk yıl, dokuz gün" gibi sayılara bağlı olarak ifade
edilen zamanlar da vardır. Üç, beş, yedi, dokuz, kırk gibi sayılarla
oluşturulan motifler hikâyelerin yanı sıra destan ve masallarımızda da sık sık
kullanılmıştır.
11. Hikâyedeki kahramanlar
gerçeğe yakındır, destanlarda olduğu gibi olağanüstülüklere fazla yer
verilmez.
12. Anlatımda nazım ve nesir
iç içedir. Olaylar nesirle duygular nazımla ifade edilir. Âşık hikâye
anlatırken bazı yerlerde konuşmasına ara verir, kahramanların ağzından
genellikle mâni biçiminde türkü söyler. Hikâyeci âşık, bazen ayakta dolaşarak
gerektikçe jest ve mimiklerle hikâyedeki kahramanların konuşma ve duygu
özelliklerini ses taklitleriyle belirterek anlatır, çalar ve söyler. Bu yönüyle
halk hikâyelerinde şiir, müzik, hikâye ve oyun iç içedir.
13. Halk hikâyeleri,
genellikle kasaba ve köylerde; uzun kış gecelerinde, ramazan gecelerinde,
düğünlerde ve başka nedenlerle yapılan toplantılarda anlatılır. Kırsal
bölgelerde köy odaları; kasaba ve şehirlerde ise genellikle kahveler bu
anlatımlar için seçilen mekânlardır. Bir hikâyenin anlatımı; konunun
uzunluğuna, hikâyeci-âşıkların gücüne, dinleyicilerin ilgisine göre, her bir
toplantı dört - beş saat olmak üzere 3–7 gece, hatta kimi zaman daha da uzun
sürer. Anlatıcı, bazen temaya bağlı kalarak kendisi de hikâyeye eklemeler
yapabilir. Hikâyecinin yere ve zamana göre, asıl konuya eklediği başka olay ve
menkıbelere "karavelli" adı verilir.
14. Halk hikâyelerinde halkın
günlük yaşamda kullandığı sözcük ve deyimlerle zenginleştirilmiş, yöresel
tabirlerin de yer aldığı yalın bir dil kullanılır. Gerek dinleyici gerek
anlatıcı olsun, halktan kişiler olması kullanılan dilin sade ve anlaşılır
olmasını gerektirir.
15. Halk hikâyeleri metinleri
birer edebî metindir, kurmacadır. Sanatsal yönü bulunun bu metinlerde dil,
şiirsel işleviyle kullanılmıştır.
16. Bu hikâyelerin anlatımında
ilahi bakış açısı kullanılır.
17. Halk hikâyelerinde din ve
kahramanlık konuları da bulunmakla beraber en önemli tema aşktır. Aşk
temasıyla oluşan önemli halk hikâyeleri şunlardır. Tahir ile Zühre, Kerem ile
Aslı, Ferhat ile Şirin, Arzu ile Kamber, Emrah ile Selvihan.
18. Halk hikâyeleri genellikle
üç bölümden oluşur: Dinleyiciyi hikâyeye hazırlamak amacıyla söylenen ve asıl
konuyla ilgisi bulunmayan birinci bölüme "döşeme" adı verilir.
Döşemede genellikle eski âşıkların adı anılır, bir tekerleme söylenir,
dinleyicilere dürüstlük, erdemli olmak, birlik ve beraberlik gibi evrensel
mesajlar verilir: Bir dua ile başlayan hikâyenin anlatıldığı bölüm ise ikinci
bölüm yani "asıl olay"dır. Bu bölümde kahramanlar ve konu kısaca
tanıtıldıktan sonra hikâye anlatılır. Üçüncü bölüme dua adı verilir. Bu bölümde
sevip kavuşamayanlar için dua edilir. Hikâye anlatıcısı (âşık) alçak gönüllük
göstererek "Ustamızın adı Hıdır, elimizden gelen budur." diyerek
hikâyeyi bitirir.
19. Yapı
unsurları (Olay, kişi, zaman, yer) vardır.
20. Bazı halk hikâyelerinde kahramanlar rüyalarında
bade içerler. Rüyada bade içen kahraman âşıklık mertebesine erişir.
Bu daha genellikle bir
ermiş veya emriler tarafından aşığa içirilir. Bu halk edebiyatında sıkça
kullanılan bir motiftir.
Konularına
göre halk hikâyeleri:
1. Aşk
Hikâyeleri:
Uzun süre toplumun hafızasında yaşayan aşkların hikâyeleştirildiği sevgi
temasını işleyen hikâyelerdir. Bunların bir bölümü saz şairlerinin hayatı
üzerine kurulmuştur. Aşk hikâyelerinde birbirine kavuşmaları önleyen din
ayrılığı (Kerem ile Aslı), sınıf ayrılığı (Emrah ile Selvihan), servet
eşitsizliği (Arzu ile Kamber) gibi toplumsal engellerle mücadeleler anlatılır.
2.
Kahramanlık (Destansı) Halk Hikâyeleri: Daha çok destana ait bazı özellikleri de içeren
yiğitlik teması üzerine kurulan hikâyelerdir. Dede Korkut Hikâyeleri ve
Köroğlu hikâyesi bu türün en güzel örnekleridir. Bu tür hikâyelerde tarihî
kişiliği ön planda olan, tarihe mal olmuş kahramanların veya dinî açıdan önemi
sayılan kişilerin maceraları konu edilir. Battal Gazi, Danişment Gazi, Hz. Ali
ile ilgili hikâyeler bu türe örnek gösterilebilir.
Kaynakları
bakımından halk hikâyeleri
1. Türk
Kaynaklı Olanlar:
Dede Korkut Hikâyeleri, Kerem ile Aslı, Âşık Garip ile Şahsanem, Emrah ile
Selvihan, Köroğlu Hikâyesi, Karacaoğlan ile İsmihan Sultan...
2. Arap -
İslam Kaynaklı Olanlar: Leyla ile Mecnun, Yusuf ile Züleyha, Gazavat-ı Ali (Hz. Ali
Cenkleri), Battal Gazi, Danişment Gazi vs.
3. İran- Hint
Kaynaklı Olanlar: Ferhat
ile Şirin, Kehle ve Dimme,
Destan ve
halk hikâyesinin karşılaştırılması:
1. Halk hikâyelerinde tarihi
bir vak’anın olması şart değildir. Destanlarda tarihi olaylar anlatılır.
2. Halk hikâyelerinden nazım-nesir karışıktır.
Zamanla nesir, nazma üstünlük kazanmıştır. Destanlar ise ilk önce manzum
(nazım-şiir) şeklinde söylenmiş halk hikâyeleri gibi daha sonra nesre (düzyazı)
kaymıştır.
3. Halk hikâyelerinde destana
göre şahısların ve olayların anlatımında realist çizgilere daha çok yer
verilmiştir. Halk hikâyelerinin yapı unsurları (olay, kişi, yer, zaman) destana
göre daha gerçekçidir.
5. Her ikisi de ozan veya âşık denilen ustalar tarafından ezgi eşliğinde söylenir.
6. Halk hikâyelerinin dili
sadedir, halk söyleyişlerine yer verilir ancak destanlardaki söyleyiş süslüdür.
7. Oluşum aşamaları
birbiriyle benzerlik gösterir.
8.
Destanlarda konular
daha çok kahramanlık yurt sevgisi iken halk hikâyelerinde kahramanlıktan çok
aşk maceraları konunun ağırlığını teşkil etmektedir.
9. Yapı unsurları (Olay, kişi, zaman, yer) vardır.
10.
Her ikisi de kültürel, sosyal siyasal… yapı hakkında bilgi verir.
Halk
Hikâyeleri ile Mesnevinin Karşılaştırılması
1. Halk hikâyeleri manzum
mensur karışıktır. Manzum bölümleri hece ölçüsüyle ve dörtlüklerle yazılır.
Mesnevilerin tamamı aruz ölçüsüyle ve beyitle yazılır.
2. Halk hikâyeleri anonimdir.
Mesnevilerinse yazarı bellidir.
3. Halk hikâyeleri genellikle
saz eşliğinde söylenir Mesnevilerin müziği yoktur.
4. Her ikisinde de
olağanüstülükler vardır.
5. Halk hikâyelerinin dili
sadedir. Mesnevilerde Arapça ve Farsça sözcükler vardır.
6. Halk hikâyeleri Halk
edebiyatı geleneğini yansıtır. Mesneviler ise Divan edebiyatı geleneğini
yansıtır.
7. Halk hikâyelerinde
kahramanlık öğeleri bulunur. Mesnevilerde böyle bir şey yoktur.
8. Halk hikâyeleri sözlü
gelenek ürünüdür. Mesneviler yazılmıştır.
9. Yapı unsurları (Olay, kişi, zaman, yer) vardır.
MANZUM HİKÂYENİN ÖZELLİKLERİ
1. Manzum hikâyeler edebi
metinlerdir.
2. Konu ve özellik bakımından hikâye ile aynı
özellikleri gösterirler. Mensur (Düzyazı) şeklindeki hikâyeden tek farkı şiir
şeklinde yazılmış olmasıdır.
3. Manzum hikâyelerde şair
ya bir olayı anlatır ya da bir öğüt verme çabası güder.
4. Manzum hikâyeler genellikle
bir çevre tasviriyle başlar, ardından o çevrede bulunan kişiler anlatılır. Daha
sonra ise olay anlatılır. Amaç okuyucuya bu bölümde ders veya öğüt vermektir.
5. Giriş, gelişme ve sonuç
bölümleri hikâye ile benzer özellikler gösterir.
6. Manzum hikâyeler
düşündürücü ve eğiticidir.
7. Manzum hikâyeler birçok
bölümden oluşur. İlk bölümde anlatılmak istenen olaydan ve kişilerden
bahsedilir. İkinci bölümde ise olaylar anlatılır ve örneklerle tasdik edilir.
Üçüncü bölümde ise olay son bulur ve okuyucuya ders vermeyi güden cümleler yer
alır.
8. Manzum hikâyede her olay
işlenebilir. Sıradan olaylar, sosyal olaylar vs.
9. Manzum hikâyeler dörtlük,
beyit, bent şeklinde de yazılabilir.
10. Mensur hikâyeden (düzyazı)
hiçbir farkı yoktur. Kişiler, zaman, mekân, olay bu hikâyelerde de vardır. Tek
farkı şiirselliktir. Dizelerdir. Kafiye ve rediftir.
11. Toplumu ilgilendiren
olaylar işlenir.
12. Daha çok ders veren,
eğitici, öğretici, etkileyici konular seçilir.
13. Ölçü ve uyağa dikkat edilir.
13. Ölçü ve uyağa dikkat edilir.
14. Anlam, alttaki dizelerde
devam eder.
15. Karşılıklı konuşmalara yer
verilir.
16. Dizelerin uzunlukları aynı
olmayabilir.
17. Bu nazım şekli
edebiyatımıza Tanzimat
Dönemi'nden sonra girmiştir.
MESNEVİNİN
ÖZELLİKLERİ
1. Klasik Türk şiirinde
kullanılan nazım biçimlerindendir.
2. Divan edebiyatı şiir geleneği
içinde oluşan mesnevîler, günümüzün roman ve modern öykü ihtiyacını karşılayan
metinlerdir.
3. Beyit sayıları
sınırsızdır.
4.Aruz ölçüsünün kısa
kalıplarıyla yazılır ve her beyit kendi arasında uyaklıdır. (aa, bb, cc, dd…)
bu özelliklerinde dolayı uzun manzum eserler yazılmasına olanak sağlar.
5. Bir şairin, yazdığı beş
ayrı mesnevîyi bir araya getirdiği esere hamse
denir
6. Dini-tasavvufi, aşk ve
öğretici konular ele alınır.
Mesnevi ile Manzum
Hikâyenin Karşılaştırılması
1. Mesneviler aruz ölçüsüyle
ve beyitle yazılır, manzum hikâyelerde böyle bir zorunluluk yoktur.
2. Her ikisini de yazarı
bellidir.
3. Her ikisi de olay
çevresinde gelişen anlatmaya bağlı edebi metinlerdir.
4. Mesnevilerdin dili manzum
hikâyeye göre daha fazladır.
5. Her ikisinde de yapı
unsurları (olay, zaman, yer, kişiler) vardır.
6. Mesnevi Divan edebiyatı
nazım şekillerindendir. Manzum hikâye modern biçimler arasına girer.
7. Mesnevilerde didaktik
konular işlendiğinde ders çıkarılabilir. Ancak manzum hikâyeler zaten didaktik özelliktedir.
8. Mesneviler bireysel
konuları işler ve konuları sınırlıdır. Manzum hikâyeler toplumsal konuları
işler ve her şey konu olabilir.
HİKÂYENİN
ÖZELLİKLERİ
1. Giriş, gelişme sonuç
bölümleri vardır.
2. Yaşanmış ya da aşabilecek
olaylar ele alınır.
3. Olay, durum, ben merkezli
şeklinde üç çeşittir.
a.Olay
Öyküsü: Olaya
dayalı hikâyelerdir. Olay bir ya da birkaç kahraman çevresinde gelişir ve
sürükleyicilik öğesi öne çıkar. Bu teknik Fransız yazar Guy de MAUPASSANT (Guy
Dö Mopasan) tarafından geliştirildiği için Maupassant tarzı öykü de denir. Türk
edebiyatındaki temsilcisi Ömer Seyfettin’dir.
b.Durum Öyküsü:
Bu tür
öykülerde merak öğesi ikinci plandadır. Kişisel ve sosyal düşünceler, duygu ve
hayaller ön plandadır. Kişilerin yaşam koşulları yer ve zaman anlatılmaz
sezdirilir. Bu teknik Rus yazar Anton ÇEHOV tarafından geliştirildiği için Çehov
tarzı öykü de denir Türk edebiyatındaki temsilcisi Sait Faik ABASIYANIK’tır.
c.Ben
Merkezli Öykü: Geleneksel
olarak, öteden beri kullanılan bir anlatı yöntemidir. Ben'li bir anlatımdır bu.
Birinci kişi başından geçen bir olayı, içinde bulunduğu bir durumu, gözlem ve
izlenimlerini bize anlatır. Bunun gibi çevresini, çevresindeki kişileri, bu
kişilerin duygu ve düşünce evrelerini de yine birinci kişinin gözüyle görür,
onun duygularıyla tanırız. Bu tür anlatışın okur için sağladığı yakınlık,
canlılık gibi üstün yanları vardır. Dille ilgili engellerle karşılaşmadan
anlatılanların içine kolayca girebiliriz. Öykünün kişilerini ayrımda da
kolaylık sağlar bu anlatış biçimi. Bunu da ekleyelim, öyküleyen birinci kişi
her zaman öykünün ana kişisi olmayabilir, bunun yerine yardımcı kişilerden biri
olabilir. Bu durumda daha nesnel bir anlatış belirir. Ama ister ana kişilerden
biri olsun, ister yan kişilerden biri olsun öyküyü anlatan birinci kişi,
yaşantıyı doğrudan verir bize.
4. Olay çevresinde oluşan
edebi metinlerden anlatmaya dayalı edebi metinler grubuna girer.
5. Sanatsal ve kurmaca
metinlerdir.
6. Tüm bakış açıları
kullanılabilir. (İlahi, Kahraman, gözlemci)
7. Dil şiirsel işlevdedir.
Ancak metin içinde dilin diğer işlevleri de kullanılabilir.
8. Genellikle tek bir olay
vardır.
9. Konular nesir (Düzyazı)
şeklindedir.
HİKÂYE VE
ROMANIN KARŞILAŞTIRILMASI
1. Romanda ayrıntılara
hikâyeye göre daha çok yer verilir.
2. Romandaki karakterler daha
baskındır. Hikâyeye göre kahramanlar daha fazladır.
3. Her ikisinde de giriş
gelişme sonuç bölümleri vardır.
5. Her ikisinde de yapı
unsurları (Olay, zaman, yer, kişi) vardır.
6. Yazarları bellidir.
7. Romanlarda yapı unsurları
hikâyelere göre daha derinlemesine işlenir.
8. Romanda birden fazla olay
vardır. Hikâyede tek bir olay vardır.
9. Her ikisi de düzyazı
şeklindedir.
10. Her ikisinde de olay,
zaman, mekân, kişi belirli ve gerçekçidir.
11. Romanlar hikâyelere göre
daha uzundur.
GÖSTERMEYE
BAĞLI EDEBİ METİNLERİN ÖZELLİKLERİ
1. Canlandırmak esastır.
2. Diyaloglardan oluşur.
3. Olay çevresinde oluşur.
4. Kurmaca, yazılı ve dil
şiirsel işlevde kullanılır.
5. Jest ve mimik önemlidir.
6. Yapı unsurları vardır.
7. Sahne, oyuncu seyirci,
tiyatro metnin önemli unsurlarıdır.
8. Belirli bir sahne düzeni
içinde oyun sergilenir.
ANLATMAYA BAĞLI EDEBİ
METİNLER İLE GÖSTERMEYE BAĞLI EDEBİ METİNLERİN KARŞILAŞTIRMASI
1. Her iki türde yazılan
metinlerde yapı unsurları (olay, kişi, zaman, yer) vardır.
2. Her iki türde de olay çevresinde
gelişen edebi metinlerdir. 3. Anlatmaya
bağlı edebi metinlerde anlatmak esastır, göstermeye bağlı edebi metinlerde ise
gösterme, sahne, dekor önemlidir.
4. Anlatmaya bağlı edebi
metinlerde anlatım betimleme, öyküleme vb. anlatım çeşitleriyle yapılır,
göstermeye bağlı edebi metinlerde olaylar gösterilerek anlatılır.
5. Göstermeye bağlı edebi
metinlerde jest ve mimikler açıklamalarla belirtilir, anlatmaya bağlı edebi
metinlerde bu tip hareketler anlatılır.
6. Dil her ikisinde de
şiirsel işlevdedir.
7. Anlatmaya bağlı edebi
metinlerde uzun ve kurallı cümleler kurulur. Göstermeye bağlı edebi metinlerde
ise kısa ve devriktir.
8. Her ikisinde de giriş,
gelişme, sonuç bölümleri vardır.
9. Anlatmaya bağlı edebi
metinlerde okumak için, göstermeye bağlı edebi metinlerde izlemek içindir ve bu
sebeple göstermeye bağlı edebi metinlerde diyaloglar vardır.
10. Anlatmaya bağlı edebi
metinlerde olayın mutlaka anlatıcısı vardır. Bu anlatıcı herhangi bir bakış
açısını kullanarak metni oluşturur.
GELENEKSEL
TÜRK TİYATROSU İLE MODERN TÜRK TİYATROSUNUN KARŞILAŞTIRILMASI
1. Geleneksel Türk tiyatrosu
doğaçlamaya (tulûat) dayanır. Modern Türk tiyatrosu ise yazılı metne dayanır.
2. Her ikisinde de sahne
düzeni vardır ancak geleneksel Türk tiyatrosunda şık kostüm ve dekora dikkat
edilir.
3. Modern Türk tiyatrosundan
farklı olarak geleneksel Türk tiyatrosunda kadın yoktur.
4. Modern Türk tiyatrosu’nda
eser sergilenmeden önce defalarca prova yapılır. Geleneksel Türk tiyatrosunda
prova yapmadan sahneleme söz konusudur.
5. Modern Türk tiyatrosunda
dekor oldukça fazladır, sahne zengindir. Geleneksel Türk tiyatrosunda sahne
fikri yoktur.
6. Modern Türk tiyatrosunda
konuya uygun her çeşit müzik kullanılabilir, müziğin zamanlamasında sınır
yoktur. Geleneksel Türk tiyatrosunda ise müzik modern Türk tiyatrosuna göre
kısıtlı bir şekilde kullanılır.
7. Modern Türk tiyatrosunda
duruma göre karakter ve tip vardır. Geleneksel Türk tiyatrosunda ise tipler
vardır.
8. Modern Türk tiyatrosu,
geleneksel Türk tiyatrosuna göre daha profesyoneldir.
9. Modern Türk tiyatrosunda
teknoloji kullanılırken, Geleneksel Türk tiyatrosunda kullanılmaz.
10. Geleneksel Türk tiyatrosunda
taklit ve yanlış anlaşılmalar önemli yer tutar.
11. Modern Türk tiyatrosu,
geleneksel Türk tiyatrosuna göre konu bakımından daha çeşitlidir.
12. Geleneksel Türk tiyatrosunda
halk söyleyişleri varken Modern Türk tiyatrosunda yoktur.
13. Geleneksel Türk
Tiyatrosu’nda halk çevresinde modern Türk tiyatrosu ise aydın çevrede ortaya
çıkmıştır.
14. Modern Türk tiyatrosu Tanzimat
ile edebiyatımıza girmiştir.
EDEBİYATIMIZDAKİ İLKLER
İlk yerli tiyatro eseri: Şinasi / Şair Evlenmesi /1859
İlk yerli roman: Şemsettin Sami / Taaşşuk-ı Talat ve Fıtnat
İlk çeviri roman: Yusuf Kamil Paşa/ Fenelon’dan Telemak /1859
İlk köy romanı: Nabizade Nazım / Karabibik
İlk natüralist roman: Nabizade Nazım / Zehra
İlk psikolojik roman: Mehmet Rauf / Eylül
İlk realist roman: Recaizade Mahmut Ekrem / Araba Sevdası
İlk tarihî roman: Namık Kemal / Cezmi
İlk tarihi roman: Namık Kemal / Cezmi, A. Mithat / Yeniçeri
İlk hikâye kitabı: A:Mithat /Letaif-i Rivayet
İlk fıkra yazarı: Ahmet Rasim
İlk Türkçe yazılan ilk kitap: Kutadgu Bilig
Dünya edebiyatındaki ilk modern roman: Cervantes/Don Kişot
İlk edebi bildiriyi yayımlayan topluluk: Fecr-i Ati
Mesnevi tarzında yazılmış ilk eser: KUTADGU BİLİG
Dünya edebiyatındaki ilk hikâyeci ve eseri: Boccaio Decamkeron
Sahnelenen ilk tiyatro: Namık Kemal / Vatan yahut Silistre
İlk natüralist eserimizin yazarı Nabızade Nazım / Zehra
Konuşma diliyle yazılmış ilk hikâyenin yazarı: Ömer Seyfettin
İlk kadın romancımız: Fatma Aliye Hanım
Süslü nesrin ilk temsilcisi: Sinan Paşa
Dünyanın bilinen ilk destanı: Sümerlerin Gılgamış Destanı
Dünyanın halen yaşayan en büyük ve ilk Müslüman Türk Destanı: Kırgızların Manas Destanı
0 Yorumlar